Yargı Kararları ve TCK Kapsamında Boykot Kavramı
Modern demokrasilerde bireylerin ve toplulukların, ekonomik ya da sosyal nedenlerle boykot çağrısı yapması ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak Türkiye gibi hukuk devleti iddiasını sürdüren fakat zaman zaman otoriterleşen uygulamalara sahne olan ülkelerde bu tür eylemler, ceza hukuku kapsamında değerlendirilmekte ve suçlama konusu yapılabilmektedir.

Boykot suç mudur? Elbette hayır, boykot suç değildir.
Aksine, suç olarak kabul edilmesi ifade özgürlüğünün doğrudan ve açık bir ihlalidir.

Boykot Çağrısı-TCK Işığında Avukat Değerlendirmesi
Türk Ceza Kanunu’nun 122 ve 216. maddeleri dayanak addedilerek boykot çağrısını cezalandırmak, hukukun keyfi ve ideolojik yorumlanması anlamına gelir. Böyle bir değerlendirme, hukuk devletinin özüne aykırıdır.
Bazı yargı makamları, sosyal medyada yapılan boykot çağrılarını Türk Ceza Kanunu’nun 122. ve 216. maddeleri kapsamında değerlendirmeye almıştır:
TCK 122. Madde (Nefret ve Ayrımcılık Suçu): Bu madde, dil, din, ırk, mezhep gibi gerekçelerle yapılan ayrımcılığı cezalandırır. Ancak bir ürün veya firma hakkında ekonomik temelli bir tepki göstermek bu kapsamda değerlendirilemez.
TCK 216. Madde (Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu): Halkın bir kesimini başka bir kesime karşı tahrik etmekten bahseder. Ancak boykot çağrısı, bir düşüncenin duyurulmasıdır; düşmanlık yaratma niyetiyle değil, tepki gösterme amacıyla yapılır.
Bu iki madde üzerinden boykot çağrısını cezalandırmak, hukukun keyfi ve ideolojik yorumlanması anlamına gelir. Böyle bir değerlendirme, hukuk devletinin özüne aykırıdır.
Anayasa Mahkemesi Kararları: Boykot İfade Özgürlüğüdür
Anayasa Mahkemesi, bir GSM operatörüne yönelik boykot çağrısına verilen cezayı ifade özgürlüğüne aykırı bulmuştur. AYM’ye göre boykot, ifade özgürlüğünün bir biçimidir ve cezalandırılması, demokratik toplum düzeniyle bağdaşmaz. Bu yaklaşım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla da paralellik göstermektedir.
Bir avukat olarak altını çizerek belirtmek isterim ki, hukukun öznesi bireylerdir ve bu bireylerin düşünce açıklamaları, demokratik denetim araçlarıdır. Boykot da bu araçlardan biridir. Ceza hukukunun, ifade özgürlüğüne karşı kullanılması hukukla değil, baskıyla açıklanabilir.
Boykotun Suç Sayılması: Baskıcı Rejimlerin Taktiksel Aracı
Boykotun cezalandırılması, yalnızca hukuki değil, politik bir tercihtir. Özgürlükçü rejimlerde boykot meşru bir tepki biçimi olarak görülürken, otoriter rejimlerde iktidarın denetiminden çıkan her ses tehdit olarak algılanır. Bu tür sistemler, hukuku bir baskı aracına dönüştürerek, meşru eylemleri kriminalize eder. Sosyal medya üzerinden boykot çağrısı yapanların soruşturulması ve hatta yargılanması, bu eğilimin açık bir göstergesidir.
Boykot, Cezalandırılması Gereken Bir Davranış Değil, Korunması Gereken Bir Haktır
Ceza hukukunun temel prensiplerinden biri de suçta ve cezada kanunilik ilkesidir. Suç sayılmayan bir eylem, sırf politik nedenlerle “rahatsız edici” olduğu için cezalandırılamaz. Boykot, demokratik bir haktır. Hukukun koruması gereken bir özgürlüktür. Suç sayılması, ifade özgürlüğünün altını oymak, bireyleri sindirmek ve hukuk sistemini araçsallaştırmak demektir.
Boykot Suç Olamaz
Boykotun suç sayılması, ifade özgürlüğünün doğrudan ihlalidir ve bu ihlal yalnızca hukuki değil, aynı zamanda siyasal bir sorundur. Türk hukuk sisteminin ve anayasanın öngördüğü temel hak ve özgürlükler çerçevesinde boykot çağrılarının suç olarak değerlendirilmesi kabul edilemez. Ancak bu gibi yorumlar, baskıcı hukuk anlayışlarında karşılık bulabilmektedir.